Önceki Ayet Sonraki Ayet  
20. Sûre Tâ-Hâ/107

 لَا تَرَى فِيهَا عِوَجًا وَلَا أَمْتًا

  Lâ terâ fîhâ ivecen ve lâ emtâ(emten).

Kelime Karşılaştırma
lâ terâ : göremezsin, görmezsin
fî-hâ : onda, orada
ivecen : eğrilik
ve lâ emten : engebe, alçaklık yükseklik
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = “Orada hiçbir çukur, hiçbir tümsek göremeyeceksin.”

 Abdulbaki Gölpınarlı = Orada ne bir iniş görebilirsin, ne bir tümsek.

 Abdullah Parlıyan = Öyle ki, orada ne kıvrım, ne de tümsek göreceksin.

 Adem Uğur = Orada ne bir iniş, ne de bir yokuş görebileceksin.

 Ahmed Hulusi = "Orada ne çukur ne de tümsek görmezsin. "

 Ahmet Tekin = 'Orada ne bir çukur, ne de bir tüm-sek göreceksiniz.'

 Ahmet Varol = Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin.

 Ali Bulaç = "Orada ne bir eğrilik göreceksin, ne de bir tümsek."

 Ali Fikri Yavuz = “Onda ne bir çukur göreceksin, ne de bir tümsek.”

 Ali Ünal = Orada artık ne iniş ne yokuş, ne çukur ne tümsek görürsün.

 Bayraktar Bayraklı = orada ne bir çukur ne de bir tümsek göreceksin!"

 Bekir Sadak = (105-10) 8 Sana daglari sorarlar; de ki: «Rabbim onlari ufalayap savuracak, yerlerini duz, kuru bir toprak haline getirecek; orada ne cukur, ne tumsek goreceksin. O gun, hicbir tarafa sapmadan bir davetciye uyarlar. Sesler Rahman'in heybetinden kisilmistir; ancak bir fisilti isitirsin.»

 Celal Yıldırım = (105-106-107) (Kıyametin meydana geldiği vakit) dağların (nasıl olacağını) sana soruyorlar. De ki: Rabbim onları darmadağın edecek, ufalayıp savuracak; yerlerini dümdüz pürüzsüz boş olarak bırakacak; artık onda ne bir eğrilik, ne de bir tümseklik göreceksin.

 Cemal Külünkoğlu = (105-107) (Ey Muhammed!) Sana dağların durumunu soruyorlar. De ki: “Rabbim onları (kıyamet günü) toz edip savuracak. Yerlerini dümdüz ve çırılçıplak bir alana dönüştürecek. Orada ne bir iniş, ne de bir yokuş görebileceksin.

 Diyanet İşleri (eski) = (105-108) Sana dağları sorarlar; de ki: 'Rabbim onları ufalayıp savuracak, yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek; orada ne çukur, ne tümsek göreceksin. O gün, hiçbir tarafa sapmadan bir davetçiye uyarlar. Sesler Rahman'ın heybetinden kısılmıştır; ancak bir fısıltı işitirsin.'

 Diyanet Vakfi = Orada ne bir iniş, ne de bir yokuş görebileceksin.

 Edip Yüksel = 'Orda ne ufak bir eğrilik ne de bir tümsek göreceksin.'

 Elmalılı Hamdi Yazır = Onda ne bir eğrilik ne bir yumruluk göremiyeceksin

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Orada ne bir eğrilik, ne de bir yumruluk göremeyeceksin.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = «Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin.»

 Gültekin Onan = "Orada ne bir eğrilik göreceksin, ne de bir tümsek."

 Harun Yıldırım = Orada ne bir iniş, ne de bir yokuş görebileceksin.

 Hasan Basri Çantay = «Onlarda ne bir iniş, ne de bir yokuş görmeyeceksin».

 Hayrat Neşriyat = 'Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin!'

 İbni Kesir = Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin.

 Kadri Çelik = “Onda ne bir çukur göreceksin, ne de bir tümsek.”

 Muhammed Esed = (öyle ki) orada ne kıvrım ne de tümsek göreceksin".

 Mustafa İslamoğlu = orada ne bir çukur ne de bir tümsek göreceksin!"

 Ömer Nasuhi Bilmen = Orada ne bir eğrilik ve ne de bir yumruluk göremezsin.

 Ömer Öngüt = “Öyle ki orada ne bir çukur ne de bir tümsek görebileceksin!”

 Şaban Piriş = Artık orada ne bir çukur ne de bir tümsek görebilirsin?

 Sadık Türkmen = Orada, bir eğrilik ve bir tümsek göremezsin.”

 Seyyid Kutub = O alanda hiçbir engebe, hiçbir tümsek göremezsin.

 Suat Yıldırım = "Orada artık ne iniş, ne yokuş göreceksin!"

 Süleyman Ateş = Orada ne bir eğrilik, ne de bir tümsek görmeyeceksin.

 Tefhim-ul Kuran = «Orada ne bir eğrilik göreceksin, ne de bir tümsek.»

 Ümit Şimşek = Öyle ki, onda ne bir eğim görürsün, ne bir yükseklik.

 Yaşar Nuri Öztürk = "Yerlerinde bir eğrilik de bir yumruluk da görmeyeceksin."

 İskender Ali Mihr = Orada (dağların yerinde) bir eğrilik ya da bir engebe (alçaklık yükseklik) görmezsin.

 İlyas Yorulmaz = Orada ne bir eğrilik, nede bir tepecik görebilirsin.