Önceki Ayet Sonraki Ayet  
20. Sûre Tâ-Hâ/11

 فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِي يَا مُوسَى

  Fe lemmâ etâhâ nûdiye yâ mûsâ.

Kelime Karşılaştırma
fe lemmâ : böylece, olduğu zaman
etâ-hâ : oraya geldi
nûdiye : nida olundu
yâ mûsâ : ey Musa
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Ateşin yanına varınca, ona şöyle seslenildi: “Ey Mûsâ!”

 Abdulbaki Gölpınarlı = Ateşe doğru gidince ona seslenildi: Ey Mûsâ.

 Abdullah Parlıyan = Fakat ateşe yaklaşınca, bir ses O'na: “Ey Musa!” diye seslendi.

 Adem Uğur = Oraya vardığında kendisine (tarafımızdan): Ey Musa! diye seslenildi:

 Ahmed Hulusi = Ona (ateşe) yaklaştığında: "Yâ Musa" diye sesleniş algıladı.

 Ahmet Tekin = Ateşin yanına vardığı zaman:'Ey Mûsâ!' diye seslenildi.

 Ahmet Varol = Onun yanına gelince: 'Ey Musa!' diye seslenildi.

 Ali Bulaç = Nitekim ona gidince, kendisine seslenildi: "Ey Musa."

 Ali Fikri Yavuz = Ateşe vardığı zaman, şöyle çağrıldı: “Ey Musa!

 Ali Ünal = Ateşin yanına varınca kendisine seslenildiğini işitti: “Ey Musa,” (diyordu ses):

 Bayraktar Bayraklı = Mûsâ ateşin yanına gelince, “Ey Mûsâ!” diye seslenildi.

 Bekir Sadak = Musa atesin yanina gelince: «Ey Musa!» diye seslenildi:

 Celal Yıldırım = (11-12) Musâ ateşe varınca, «Ey Musâ !» diye seslenildi: «Şüphesiz ki ben senin Rabbinim; ayakkaplarını çıkar, çünkü sen gerçekten kutsal vadi Tûr'da bulunuyorsun.

 Cemal Külünkoğlu = (11-12) Musa ateşin yanına varınca, ona (şöyle) seslenildi: “Ey Musa! Şüphe yok ki, ben senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes vadi Tuva'dasın.”

 Diyanet İşleri (eski) = Musa ateşin yanına gelince: 'Ey Musa!' diye seslenildi:

 Diyanet Vakfi = Oraya vardığında kendisine (tarafımızdan): Ey Musa! diye seslenildi:

 Edip Yüksel = Oraya varınca, 'Ey Musa!,' diye seslenildi.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Vaktâki ona vardı kendine şöyle nidâ olundu

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Ona vardığı zaman, kendisine şöyle seslenildi: «Ey Musa!

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Ateşe vardığı zaman şöyle çağrıldı: «Ey Musa!

 Gültekin Onan = Nitekim ona gidince, kendisine seslenildi: "Ey Musa."

 Harun Yıldırım = Oraya vardığında kendisine: Ey Musa! diye seslenildi:

 Hasan Basri Çantay = İşte (Musa) ona gidince kendisine (şöyle) nida olundu: «Ey Musa».

 Hayrat Neşriyat = Nihâyet ona gelince kendisine: 'Ey Mûsâ!' diye seslenildi.

 İbni Kesir = Ateşin yanına gelince; kendisine: Ey Musa, diye seslenildi.

 Kadri Çelik = Nitekim ona gidince, “Ey Musa!” diye kendisine seslenildi.

 Muhammed Esed = Fakat ateşe yaklaşınca bir ses ona "Ey Musa!" diye seslendi,

 Mustafa İslamoğlu = Fakat ateşe yaklaşınca ona (gaipten) "Ey Musa!" diye seslenildi;

 Ömer Nasuhi Bilmen = Vaktâ ki, ateşin yanına geldi. «Ya Mûsa!» diye nidâ olundu.

 Ömer Öngüt = Oraya vardığında: “Ey Musa!” diye nidâ edildi.

 Şaban Piriş = Ateşin yanına geldiği zaman: -Ey Musa! diye seslenildi.

 Sadık Türkmen = O, ateşin yanına geldiği zaman; “Ey Musa!” diye seslenildi:

 Seyyid Kutub = Ateşin yanına gelince kendisine şöyle seslenildi; «Ey Musa!»

 Suat Yıldırım = Ateşin yanına varınca birden: "Mûsâ!" diye nida edildi.

 Süleyman Ateş = (Mûsâ), o(ateşin yanı)na gelince kendisine "Ey Mûsâ!" diye seslenildi.

 Tefhim-ul Kuran = Nitekim ona gidince, kendisine seslenildi: «Ey Musa.»

 Ümit Şimşek = Ateşin yanına geldiğinde, 'Ey Musa!' diye seslenildi.

 Yaşar Nuri Öztürk = Onun yanına geldiğinde kendisine "Mûsa!" diye seslenildi.

 İskender Ali Mihr = Böylece oraya (ateşin (nurun) yanına) geldiği zaman “Ya Musa!” diye nida olundu.

 İlyas Yorulmaz = Musa ateşin yanına gelince “Ya Musa!” diye seslenildi.