Önceki Ayet Sonraki Ayet  
54. Sûre Kamer/12

 وَفَجَّرْنَا الْأَرْضَ عُيُونًا فَالْتَقَى الْمَاء عَلَى أَمْرٍ قَدْ قُدِرَ

  Ve feccernel arda uyûnen feltekalmâu alâ emrin kad kudir(kudire).

Kelime Karşılaştırma
ve feccernâ : ve fışkırttık
el arda : yeryüzü
uyûnen : pınarlar halinde
fe : böylece
ilteka : biraraya geldi, birleşti
el mâu : su
alâ emrin : emir üzerine
kad : oldu
kudire : kaderi tayin edilmiş, takdir edilmiş
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Yeryüzünü pınar pınar fışkırttık. Derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Ve yerden de sular fışkırttık, derken sular, mukadder bir emre göre birleşti.

 Abdullah Parlıyan = ve yeryüzünün pınarlar halinde fışkırmasını sağladık, göğün ve yerin suları takdir edilmiş bir işin olması için birleşti.

 Adem Uğur = Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık. (Her iki) su, takdir edilmiş bir işin olması için birleşmişti.

 Ahmed Hulusi = Arzı da kaynaklarıyla fışkırttık da takdir edilmiş hükümle sular (birbirine) kavuştu!

 Ahmet Tekin = Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık. Her iki su, takdir edilmiş bir planın icrası için birleşmişti.

 Ahmet Varol = Yeri de kaynaklar halinde fışkırttık. Böylece su(lar) takdir edilmiş bir iş için birleşti.

 Ali Bulaç = Yeri de 'coşkun kaynaklar' halinde fışkırttık. Derken su, takdir edilmiş bir işe karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti.

 Ali Fikri Yavuz = Böylece arzı da kaynaklar halinde coşturduk. Nihayet iki su (yerin ve göğün suları, Nûh kavmini helâk edecek) muayyen bir ölçü üzerinde birleşiverdi. (Böylece mukadder olan helâk husule geldi.)

 Ali Ünal = Yeri de göz göz yarıp, suları fışkırttık. Nihayet, (gökten boşalan, yerden fışkıran) sular, takdir buyurulan işin yerine gelmesi için yükselmesi gereken noktaya kadar yükseldi.

 Bayraktar Bayraklı = Yerden kaynaklar fışkırttık. Her iki su, karar verilmiş bir işin gerçekleşmesi için birleşmişti.

 Bekir Sadak = Yeryuzunde kaynaklar fiskirttik; her iki su, takdir edilen bir olcuye gore birlesti.

 Celal Yıldırım = Yerden de göz göz sular fışkırttık. Böylece sular, mukadder olan bir hükmün gerçekleşmesi üzerine birleşti.

 Cemal Külünkoğlu = Ve toprağın pınarlar halinde fışkırmasını sağladık ki her iki su kütlesi önceden belirlenmiş bir amaca hizmet etsin!

 Diyanet İşleri (eski) = Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık; her iki su, takdir edilen bir ölçüye göre birleşti.

 Diyanet Vakfi = Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık. (Her iki) su, takdir edilmiş bir işin olması için birleşmişti.

 Edip Yüksel = Yerden de pınarlar fışkırttık. Nihayet sular, daha önce belirlenmiş seviyeye ulaştılar.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Yeri de fışkırtık kaynaklar halinde, derken su birleşti bir emr üzerine ki olmuştu öyle mukadder

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Yeri de kaynaklar halinde fışkırttık, derken sular önceden takdir edilmiş bir iş için birleşti.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Yeri de kaynaklar halinde fışkırttık, derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti.

 Gültekin Onan = Yeri de 'coşkun kaynaklar' halinde fışkırttık (feccerne). Derken su, takdir edilmiş bir buyruğa karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti.

 Harun Yıldırım = Yeri de coşkun kaynaklar halinde fışkırttık da su, önceden takdir edilmiş bir emir üzere birbirine kavuştu.

 Hasan Basri Çantay = Yeri de kaynaklar haalinde (tamamen) fışkırtdık da (Her iki) su (ezelde) takdîr edilmiş bir emr üzerinde birleşiverdi.

 Hayrat Neşriyat = Yeri de kaynaklar hâlinde fışkırttık; derken o su(lar), takdîr edilmiş bir iş (olan tûfan âfeti) için birleşiverdi.

 İbni Kesir = Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık da su, takdir edilen bir ölçüye göre birleşiverdi.

 Kadri Çelik = Yeri de coşkun kaynaklar halinde fışkırttık. Derken su, takdir edilmiş bir iş üzere (hükmümüzü gerçekleştirmek amacıyla) birleşti.

 Muhammed Esed = ve toprağın pınarlar halinde fışkırmasını sağladık ki sular önceden belirlenmiş bir amaca hizmet etsin

 Mustafa İslamoğlu = ve toprağı fışkıran pınarlara çevirdik; ve kararlaştırılmış bir görevi gerçekleştirmek üzere su(lar) birleşti.

 Ömer Nasuhi Bilmen = (11-12) Biz de gök kapılarını bir çok su ile açtık (pek müthiş bir yağmur yağdırdık). Ve yeri de pınarlar halinde fışkırttık. Artık su, takdir edilmiş bir emre binaen birbirine kavuşuverdi.

 Ömer Öngüt = Yeryüzünde de göz göz sular fışkırttık. Böylece sular, takdir edilmiş bir işin olması için birleşti.

 Şaban Piriş = Yerden de pınarlar fışkırttık. Böylece sular takdir edilen bir iş için birleşti.

 Sadık Türkmen = Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık. Kesin ölçülerle plânlanmış bir işin olması için sular birleşti.

 Seyyid Kutub = Yeri de coşkun kaynaklar halinde fışkırttık. Her iki yönden gelen su belirlenen bir görevi yerine getirmek üzere birleşti.

 Suat Yıldırım = Yeri pınar pınar fışkırttık. Öyle ki her iki su kütlesi, takdir edilen o işin olması için birleşti.

 Süleyman Ateş = Yeri kaynaklar halinde fışkırttık, (göğün ve yerin) su(ları) takdir edilmiş bir işin olması için birleşti.

 Tefhim-ul Kuran = Yeri de 'coşkun kaynaklar' halinde fışkırttık. Derken su, takdir edilmiş bir işe karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti.

 Ümit Şimşek = Yerden de pınarlar açtık. Her ikisi, belirlenen iş için buluştu.

 Yaşar Nuri Öztürk = Ve yardık/fışkırttık yeryüzünü pınar pınar. Sonunda kesin ölçülere bağlanmış bir oluş üzere birleşti sular.

 İskender Ali Mihr = Ve yeryüzünü pınarlar halinde fışkırttık. Böylece sular, taktir edilmiş olan emir üzerine birleşti.

 İlyas Yorulmaz = Yerden su kaynaklarını fışkırttık ve su Rabbinin emri ile planlandığı şekilde her tarafı kaplamıştı.