Önceki Ayet Sonraki Ayet  
26. Sûre Şu’arâ/203

 فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنظَرُونَ

  Fe yekûlû hel nahnu munzarûn(munzarûne).

Kelime Karşılaştırma
fe : o zaman
yekûlû : söylerler, derler
hel : mı
nahnu : biz
munzarûne : bekletilenler, mühlet verilenler
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = (201-203) Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Derler ki: Bize mühlet verilir mi acaba?

 Abdullah Parlıyan = Azabı birden karşılarında bulunca, derler ki: İnanmamız için bize, imkan tanınır mı acaba?

 Adem Uğur = O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir.

 Ahmed Hulusi = (O vakit) derler ki: "Bize ek süre tanınır mı ki?"

 Ahmet Tekin = O zaman: 'Bize iman etmemiz için mühlet verilir mi, acaba?' diyecekler.

 Ahmet Varol = Bunun üzerine: 'Bize süre tanınır mı?' derler.

 Ali Bulaç = Derler ki: "bize bir süre tanınır mı?"

 Ali Fikri Yavuz = “Bize bir mühlet verilir mi?” diyecekler.

 Ali Ünal = İşte o zaman, “Bize birazcık olsun süre verilip de kendimizi düzeltmemize imkân tanınamaz mı?” diye inlerler.

 Bayraktar Bayraklı = “Acaba bize mühlet verilir mi?” derler.

 Bekir Sadak = O zaman «Erteye birakilmaz miyiz?» derler.

 Celal Yıldırım = Acaba bize mühlet verilmez mi ? derler.

 Cemal Külünkoğlu = (202-203) İşte, hiç farkında olmadıkları bir sırada, o azap ansızın kendilerine gelecek ve: “Bize bir süre verilir mi?” diyecekler.

 Diyanet İşleri (eski) = O zaman 'Erteye bırakılmaz mıyız?' derler.

 Diyanet Vakfi = O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir.

 Edip Yüksel = O zaman, 'Bize biraz daha süre verilmez mi?' derler.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Desinler ki acaba bize bir müsaade edilir mi?

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = (O zaman) diyecekler: «Acaba bize bir mühlet verilir mi?»

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = O zaman «Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?...» diyeceklerdir.

 Gültekin Onan = Derler ki: "Bize bir süre tanınır mı?"

 Harun Yıldırım = O zaman: Bize mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir.

 Hasan Basri Çantay = (Gelecekdir de «Acaba) bize bir mühlet verilir mî?» diyeceklerdir.

 Hayrat Neşriyat = Bunun üzerine (onlar): 'Biz (acabâ îmân etmemiz için) mühlet verilen kimseler(olur) muyuz?' derler.

 İbni Kesir = O zaman derler ki: Acaba bekletilemez miyiz?

 Kadri Çelik = Derler ki: “Bize bir süre tanınır mı?”

 Muhammed Esed = ve o zaman onlar: "Acaba geri bırakılamaz mıyız?" diye feryad edecekler.

 Mustafa İslamoğlu = Bunun üzerine onlar "Bize (ilave) bir süre daha tanınamaz mı?" diyecekler.

 Ömer Nasuhi Bilmen = İmdi derler ki: «Biz mühlet verilmişlerden miyiz?»

 Ömer Öngüt = O zaman: “Acaba bize mühlet verilir mi?” derler.

 Şaban Piriş = İşte o zaman: -Acaba bize biraz daha süre tanınır mı? derler.

 Sadık Türkmen = Derler ki: “Acaba biz mühlet verilenlerden olur muyuz?”

 Seyyid Kutub = O zaman «Acaba bize mühlet verilir mi?» derler.

 Suat Yıldırım = İşte o zaman: "Acaba, bize, azıcık olsun, bir mühlet verilir mi" derler.

 Süleyman Ateş = (Birden onu karşılarında bulunca) "Acaba bize süre verilir mi?" derler.

 Tefhim-ul Kuran = Derler ki: «Bize bir süre tanınır mı?»

 Ümit Şimşek = O zaman 'Bize mühlet yok mu?' derler.

 Yaşar Nuri Öztürk = O zaman şöyle derler: "Acaba bize süre verilir mi?"

 İskender Ali Mihr = “O zaman biz, bekletilenler (mühlet verilenler) olur muyuz?” dediler.

 İlyas Yorulmaz = “Bizim için o azap ertelenmeyecek mi?” derler.