Önceki Ayet Sonraki Ayet  
20. Sûre Tâ-Hâ/23

 لِنُرِيَكَ مِنْ آيَاتِنَا الْكُبْرَى

  Li nuriyeke min âyâtinâl kubrâ.

Kelime Karşılaştırma
li nuriye-ke : sana göstermemiz için
min âyâti-nâ : âyetlerimizden, mucizelerimizden
el kubrâ : büyük
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = (22-23) “Sana büyük mucizelerimizden birini daha göstermemiz için elini koynuna sok ki bir başka mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın.”

 Abdulbaki Gölpınarlı = Böylece de en büyük delillerimizden bir kısmını gösterelim sana.

 Abdullah Parlıyan = Böylece sana, en büyük delillerimizden bir kısmını gösterelim.

 Adem Uğur = Ta ki, sana, (böylece) en büyük âyetlerimizden bazılarını gösterelim.

 Ahmed Hulusi = "Sana en büyük mucizelerimizden gösterelim böylece!"

 Ahmet Tekin = 'Sana kudretimizin ve peygamberliğinin delili olan en büyük mûcizelerimizden bazılarını gösterelim istedik.'

 Ahmet Varol = Böylece sana, büyük mucizelerimizden (birini) göstermiş olalım.

 Ali Bulaç = "Öyle ki, sana büyük mucizelerimizden (birini) göstermiş olalım."

 Ali Fikri Yavuz = Bunları, sana en büyük mucizelerimizden (bir kısmını) gösterelim diye yaptık.

 Ali Ünal = “Bunları, (Bize ve kudretimize işaret eden) en büyük delillerimizden bir kısmını sana gösterelim diye yaptık.

 Bayraktar Bayraklı = “Ta ki, sana en büyük âyetlerimizden bazılarını gösterelim.”

 Bekir Sadak = (21-23) Allah: «Onu al, korkma; biz onu yine eski durumuna cevirecegiz. Daha buyuk mucizelerimizi sana gostermemiz icin elini koltugunun altina koy da, diger bir mucize olarak, kusursuz, bembeyaz ciksin» dedi.*

 Celal Yıldırım = Tâ ki, bununla sana en büyük mu'cizelerimizi gösterelim.

 Cemal Külünkoğlu = “Böylece sana en büyük mucizelerimizden birini göstermek istiyoruz.”

 Diyanet İşleri (eski) = (21-23) Allah: 'Onu al, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz. Daha büyük mucizelerimizi sana göstermemiz için elini koltuğunun altına koy da, diğer bir mucize olarak, kusursuz, bembeyaz çıksın' dedi.

 Diyanet Vakfi = Ta ki, sana, (böylece) en büyük âyetlerimizden bazılarını gösterelim.

 Edip Yüksel = 'Böylece sana en büyük mucizelerimizden bazılarını gösterelim.'

 Elmalılı Hamdi Yazır = ki sana en büyük âyetlerimizden gösterelim

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Sana en büyük mucizelerimizden bir kısmını gösterelim diye.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = «Bunları sana en büyük mucizelerimizden (bir kısmını) gösterelim diye yaptık.»

 Gültekin Onan = "Öyle ki, sana büyük ayetlerimizden (birini) göstermiş olalım."

 Harun Yıldırım = Ta ki, sana, (böylece) en büyük âyetlerimizden bazılarını gösterelim.

 Hasan Basri Çantay = «Tâki sana en büyük âyetlerimizden (birini daha) gösterelim».

 Hayrat Neşriyat = 'Tâ ki sana en büyük mu'cizelerimizden bazılarını gösterelim!'

 İbni Kesir = Bununla sana daha büyük mucizelerimizi gösterelim.

 Kadri Çelik = “Öyle ki sana büyük mucizelerimizden (birini) göstermiş olalım.”

 Muhammed Esed = ki böylece sana büyük mucizelerimizden bir kısmını göstermiş olalım.

 Mustafa İslamoğlu = ki bu sayede, sana en büyük mucizelerimizden birini gösterebilelim..."

 Ömer Nasuhi Bilmen = «Tâ ki, sana en büyük âyetlerimizden gösterelim.»

 Ömer Öngüt = “Bununla sana en büyük âyetlerimizden (mucizelerimizden) bazılarını göstermiş olalım. ”

 Şaban Piriş = Sana büyük mucizelerimizden gösterelim.

 Sadık Türkmen = Öyle ki, büyük ayetlerimizden birini sana gösterelim.

 Seyyid Kutub = Böylece sana birkaç büyük mucizemizi göstermek istedik.

 Suat Yıldırım = Böylece sana en büyük mûcizelerimizden birini göstermek istiyoruz.

 Süleyman Ateş = "Ki sana en büyük mu'cizelerimizden bazılarını göstermiş olalım"

 Tefhim-ul Kuran = «Öyleki, sana büyük mucizelerimizden (birini) göstermiş olalım.»

 Ümit Şimşek = 'Böylece sana en büyük âyetlerimizden birini gösterelim.

 Yaşar Nuri Öztürk = "Böylece sana en büyük mucizelerimizden bazılarını göstereceğiz."

 İskender Ali Mihr = Büyük âyetlerimizden (mucizelerimizden) birini, sana göstermemiz içindir.

 İlyas Yorulmaz = “Sana ayetlerimizden en büyüğünü göstereceğiz. ”