Önceki Ayet Sonraki Ayet  
39. Sûre Zümer/25

 كَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَأَتَاهُمْ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ

  Kezzebellezîne min kablihim fe etâhumul azâbu min haysu lâ yeş’urûn(yeş’urûne).

Kelime Karşılaştırma
kezzebe : yalanladı
ellezîne : onlar
min : den
kabli-him : onlardan önce
fe : böylece, artık
etâ-hum(u) : onlara geldi
el azâbu : azap
min haysu : bir yerden, bir taraftan
lâ yeş’urûne : şuurunda olmazlar, farkında olmazlar
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Onlardan öncekiler de yalanladılar ve azap kendilerine farkına varamadıkları bir yerden geldi.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Onlardan öncekiler de yalanladılar da azap, hiç anlamadıkları, ummadıkları yerden gelip çatıverdi onlara.

 Abdullah Parlıyan = Onlardan öncekiler de peygamberleri ve Allah'tan gelen gerçekleri yalanlamışlardı da, azap hiç anlamadıkları ve ummadıkları yerden gelip çatıverdi onlara.

 Adem Uğur = Onlardan öncekiler (peygamberleri) yalanladılar da farkına varmadıkları bir yerden onlara azap çattı.

 Ahmed Hulusi = Onlardan öncekiler yalanladı da bu yüzden azap onlara fark etmedikleri bir yerden geldi.

 Ahmet Tekin = Onlardan öncekiler de, peygamberlerin azapla ilgili uyarılarını yalanladılar. Hatırlarına gelmeyen, farkına varamadıkları bir yerden onlara azap yağdı.

 Ahmet Varol = Onlardan öncekiler de yalanladılar. Bu yüzden kendilerine hiç düşünmedikleri yerden azap geldi.

 Ali Bulaç = Onlardan öncekiler de yalanladı; böylece azab onlara hiç şuurunda olmadıkları bir yerden gelip çattı.

 Ali Fikri Yavuz = (Ey Rasûlüm, senin) o kavminden evvelkiler de peygamberlerini yalanladılar. Bunun üzerine ummadıkları bir yerden kendilerine azab iniverdi.

 Ali Ünal = (O Mekkeli inkârcılardan) önce pek çok halklar (Allah’ın kitaplarını ve rasûllerini) yalanladılar da, hak ettikleri ceza, hiç beklemedikleri bir yerden başlarında patlayıverdi.

 Bayraktar Bayraklı = Onlardan öncekiler de yalanlamışlardı da, onlara farkına varmadıkları bir yerden azap çattı.

 Bekir Sadak = Onlardan oncekiler de Peygamberleri yalanlamislardi da farkina varmadiklari yerden onlara bir azap catmisti.

 Celal Yıldırım = Onlardan öncekiler de (Hakk'ı) yalanladılar. Bu yüzden fark edemedikleri yandan azâb kendilerine geliverdi.

 Cemal Külünkoğlu = Onlardan öncekiler de (peygamberleri) yalanladılar, bu yüzden farkına varamadıkları bir yerden kendilerine azap geliverdi.

 Diyanet İşleri (eski) = Onlardan öncekiler de peygamberleri yalanlamışlardı da farkına varmadıkları yerden onlara bir azap çatmıştı.

 Diyanet Vakfi = Onlardan öncekiler (peygamberleri) yalanladılar da farkına varmadıkları bir yerden onlara azap çattı.

 Edip Yüksel = Onlardan öncekiler de yalanladılar ve ceza, onların beklemedikleri bir yerden gelmişti.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Onlardan evvelkileri tekzib ettiler, ettiler de kendilerine hatırlarına gelmez cihetten azâb geliverdi

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Onlardan öncekiler de yalanladılar; yalanladılar da kendilerine hatırlarına gelmeyen yönden azap geliverdi.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Onlardan öncekiler de yalanladılar da kendilerine, hatırlarına gelmez yönden azab geliverdi.

 Gültekin Onan = Onlardan öncekiler de yalanladı; böylece azab onlara hiç şuurunda olmadıkları bir yerden gelip çattı.

 Harun Yıldırım = Onlardan öncekiler (peygamberleri) yalanladılar da farkına varmadıkları bir yerden onlara azap çattı.

 Hasan Basri Çantay = Onlardan evvelkiler de (peygamberlerini) tekzîb etdiler de hatırlarına gelmeyecek bir cihetden kendilerine azâb gelib çatıverdi.

 Hayrat Neşriyat = Onlardan öncekiler (peygamberlerini) yalanladı da hatırlarına gelmeyen bir yerden azab kendilerine geliverdi.

 İbni Kesir = Onlardan öncekiler de peygamberleri yalanlamışlardı da hiç farkında olmadıkları bir yönden azab kendilerine çatıvermişti.

 Kadri Çelik = Onlardan öncekiler de yalanladı; böylece azap onlara hiç farkında olmadıkları bir yerden gelip çattı.

 Muhammed Esed = Onlardan öncekiler (de) hakikati yalanlamışlardı; bunun üzerine başlarına nereden geldiğini anlamadıkları bir bela gelmişti:

 Mustafa İslamoğlu = Onlardan öncekiler de hakikati yalanlamışlardı; bunun üzerine, nereden geldiğini anlayamadıkları azap onları bulmuştu.

 Ömer Nasuhi Bilmen = Onlardan evvelkiler tekzîp ettiler, sonra onlara azap hiç hatırlarına gelmeyen bir cihetten geliverdi.

 Ömer Öngüt = Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) yalanladılar da, hiç ummadıkları bir yerden onlara azap geldi.

 Şaban Piriş = Onlardan öncekiler de yalanlamışlardı da hiç farkında olmadıkları bir yerden azap onlara geliverdi.

 Sadık Türkmen = Onlardan öncekiler de yalanlamıştı. Fakat azap onlara farkına varmadıkları bir yönden geldi!

 Seyyid Kutub = Onlardan öncekiler de peygamberi yalanlamışlardı da farkına varmadıkları yerden onlara bir azab çattı.

 Suat Yıldırım = Kendilerinden önce geçmiş bazı halklar da peygamberleri yalancı saydılar da hak ettikleri azap onlara hiç farkına varmadıkları, hiç ummadıkları bir yerden geliverdi.

 Süleyman Ateş = Onlardan öncekiler de yalanladılar, bundan dolayı hiç farkına varmadıkları bir yönden onlara azâb geldi.

 Tefhim-ul Kuran = Onlardan öncekiler de yalanladı; böylece azab onlara hiç şuurunda olmadıkları bir yerden gelip çattı.

 Ümit Şimşek = Onlardan öncekiler de peygamberlerini yalanlamışlardı. Sonra azap onlara hiç farkında olmadıkları taraftan geliverdi.

 Yaşar Nuri Öztürk = Onlardan öncekiler de yalanlamıştı. Fakat azap kendilerine, hiç farkında olmadıkları bir yerden geldi.

 İskender Ali Mihr = Onlardan öncekiler (de) yalanladı da böylece azap onlara farkında olmadıkları bir yerden geldi.

 İlyas Yorulmaz = Onlardan öncekilerde yalanlamıştı da, habersiz bir anlarında azap onları her taraftan kuşatmıştı.