Önceki Ayet Sonraki Ayet  
68. Sûre Kalem/25

 وَغَدَوْا عَلَى حَرْدٍ قَادِرِينَ

  Ve gadev alâ hardin kâdirîn(kâdirîne).

Kelime Karşılaştırma
ve : ve
gadev : sabah erkenden gittiler
alâ : üzere
hardin : men etmek, mahrum etmek kasti
kâdirîne : kaadir olanlar, gücü yetenler
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = (Yoksullara yardım etmeğe) güçleri yettiği hâlde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Ve kendilerini, yoksulları men etmeye güçleri yeter sanarak erkenden gittiler.

 Abdullah Parlıyan = Ve kendilerini yoksullara birşey vermemeye güçleri yeter zannederek erkenden bahçelerine gittiler.

 Adem Uğur = (Evet yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler.

 Ahmed Hulusi = Yoksulları engellemeye güçleri yeterek gittiler.

 Ahmet Tekin = Yoksullara yardıma güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve kararı ile erkenden yola düştüler.

 Ahmet Varol = (Yoksulları) engellemeye güç yetirecekleri zannıyla erkenden gittiler.

 Ali Bulaç = (Yoksulları) Engellemeye güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler.

 Ali Fikri Yavuz = Hem zanlarınca, miskinleri mahrum etmeğe güçleri yeterek erkenden gittiler...

 Ali Ünal = (Yanlarına herhangi bir fakirin girmesine izin vermeme) kararlılığı içinde ve hasattan emin olarak yollarına devam ettiler.

 Bayraktar Bayraklı = (25-28) Amaçlarına ulaşacaklarından emin olarak erkenden gittiler. Harap olmuş bostanı gördüklerinde kimileri, “Biz yanlış yere geldik” dediler. Kimileri de, “Hayır, biz mahvolmuşuz” dediler. İçlerinden en feraset sahibi, “Ben size, niçin Allah'ı anmıyorsunuz, dememiş miydim?” dedi!”

 Bekir Sadak = (24-25) «Sakın bugün aranızda bir yoksul o bostana girivermesin,» diyorlardı. Ve yoksulları men'e kâdir oldukları halde erkenden gidiverdiler.

 Celal Yıldırım = (Yoksulu) engellemeye güçleri yeter halde sabah erkenden gittiler.

 Cemal Külünkoğlu = (25-26) (Yoksulları) engellemeğe güçleri yetermiş gibi erkenden gittiler. Fakat bahçeyi o halde görünce: “Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız (yanlış geldik)!” dediler.

 Diyanet İşleri (eski) = Yoksullara yardım etmeye güçleri yeterken böyle konuşarak erkenden gittiler.

 Diyanet Vakfi = (Evet, yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler.

 Edip Yüksel = Sonuçtan emin bir halde erken vardılar.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Sırf bir men'a güçleri yeterek erkenden gittiler.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Sadece engelleme gücüne sahip (bir tavırla) erkenden gittiler.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = (Zanlarınca yoksulları) engellemeye güçleri yeterek erkenden gittiler.

 Gültekin Onan = (Yoksulları) Engellemeye güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler.

 Harun Yıldırım = Güçleri yetebilirmiş gibi erkenden çıktılar.

 Hasan Basri Çantay = (Fakirleri) men'e (sanki) gücleri yetecek adamlar tavriyle erkenden gitdiler.

 Hayrat Neşriyat = Hâlbuki (fakirlere yardıma) güçleri yeten kişiler oldukları hâlde, (onları yardımdan)mahrûm etmek üzere erkenden gittiler.

 İbni Kesir = Güçleri yetermiş gibi erkenden gittiler.

 Kadri Çelik = (Azabı değil, sadece yoksulları) Engellemeye güç yetirenler olarak erkenden gittiler.

 Muhammed Esed = ve amaçlarına ulaşmaya kararlı bir şekilde erkenden kalkıp gittiler.

 Mustafa İslamoğlu = Sabah erkenden, güçleri her şeye yetermiş havasıyla yola koyuldular.

 Ömer Nasuhi Bilmen = (24-25) «Sakın bugün aranızda bir yoksul o bostana girivermesin,» diyorlardı. Ve yoksulları men'e kâdir oldukları halde erkenden gidiverdiler.

 Ömer Öngüt = (Yoksullara yardım etmeye) güçleri yettiği halde, böyle konuşarak erkenden gittiler.

 Şaban Piriş = Yoksullara yardıma güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve kararı ile erkenden yola düştüler.

 Sadık Türkmen = Mahsulü toplayacaklarına emin olarak, erkenden gittiler.

 Seyyid Kutub = Ürünleri toplayacaklarından emin olarak erkenden gittiler.

 Suat Yıldırım = Yoksulları engelleme azmi içinde ilerlediler.

 Süleyman Ateş = Devşirebileceklerini umarak erkenden gittiler.

 Tefhim-ul Kuran = (Yoksulları) Engellemeğe güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler.

 Ümit Şimşek = Erkenden vardılar, yoksula engel olmak ellerindeymiş gibi.

 Yaşar Nuri Öztürk = Sadece engellemeye, şiddete güçleri yeten kişiler olarak erkenden vardılar.

 İskender Ali Mihr = Ve (yoksulları) men etmeye güçleri yetecek (diye) sabah erkenden gittiler.

 İlyas Yorulmaz = Sabah erkence kararlarına uygun planlar yapmış olarak çıktılar.