Önceki Ayet Sonraki Ayet  
44. Sûre Duhân/39

 مَا خَلَقْنَاهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

  Mâ halaknâhumâ illâ bil hakkı ve lâkinne ekserehum lâ ya’lemûn(ya’lemûne).

Kelime Karşılaştırma
mâ halaknâ-humâ : biz o ikisini yaratmadık
illâ : den başka, sadece
bi el hakkı : hak ile
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
eksere-hum : onların çoğu
lâ ya’lemûne : bilmezler
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Biz onları ancak hak ve hikmete uygun olarak yarattık. Ama onların çoğu bilmiyorlar.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Biz onları, ancak gerçek olarak yarattık ve fakat çoğu bilmez.

 Abdullah Parlıyan = Biz onları ancak değişmez bir gerçek ve şaşmaz bir düzen içinde yarattık, fakat çoğu bu gerçeği bilmezler.

 Adem Uğur = Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.

 Ahmed Hulusi = Biz onları yalnızca Hak (Esmâ özelliklerimizin açığa çıkışı) olarak yarattık! Ne var ki onların çoğunluğu (bu hakikati) bilmezler.

 Ahmet Tekin = Onları, ancak haklı bir gerekçe ile hikmete dayalı olarak hesaplı bir düzen içinde yarattık. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.

 Ahmet Varol = Biz onları ancak hak üzere yarattık. Ama onların çoğu bilmezler.

 Ali Bulaç = Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler.

 Ali Fikri Yavuz = Ancak bunları (iman ve itaatı gerektiren) hak için yarattık; fakat onların, (Mekke kâfirlerinin) çoğu bilmezler.

 Ali Ünal = Onları ancak hak bir gaye için, yerli yerince ve gerçeğe dayalı sabit bir sistem üzerinde yarattık; ama o (inanmayanların, Allah’a şirk koşanların) çoğu bunu bilmezler.

 Bayraktar Bayraklı = Biz onları, gerçek bir amaç için yarattık. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.

 Bekir Sadak = Biz onlari, ancak ve ancak gerektigi gibi yarattik, ama insanlarin cogu bilmezler.

 Celal Yıldırım = Biz, ikisini de ancak hakk ile yarattık, ne var ki onların çoğu bilmezler.

 Cemal Külünkoğlu = Biz onları ancak hak ve hikmete uygun olarak yarattık. Ama onların çoğu (bunun böyle olduğunu) bilme(k istemez)ler.

 Diyanet İşleri (eski) = Biz onları, ancak ve ancak gerektiği gibi yarattık, ama insanların çoğu bilmezler.

 Diyanet Vakfi = Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.

 Edip Yüksel = Biz onları ancak belli bir amaca göre yarattık. Ne var ki onların çoğu bilmezler.

 Elmalılı Hamdi Yazır = İkisini de ancak hak sebebiyle yarattık ve lâkin pek çokları bilmezler

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = ikisini de ancak hak ve hikmetle yarattık. Fakat pek çokları bilmezler.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Biz onları hak ve hikmetle yarattık. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.

 Gültekin Onan = Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler.

 Harun Yıldırım = Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler.

 Hasan Basri Çantay = Biz bunları hakkın ikaamesine sebeb olmakdan başka (bir hikmetle) yaratmadık. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.

 Hayrat Neşriyat = Onları ancak hak ile yarattık; fakat onların çoğu bilmiyorlar.

 İbni Kesir = Biz; onları, ancak hak ile yarattık. Ne var ki onların çoğu, bilmezler.

 Kadri Çelik = Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler.

 Muhammed Esed = Bunların hiç birini (deruni bir) hakikatten yoksun yaratmış değiliz ama çoğu bunu anlamaz.

 Mustafa İslamoğlu = lakin bunları, bir başka değil sadece gerçek bir amaç uğruna yarattık; ne var ki onların çoğu bunu kavramıyor.

 Ömer Nasuhi Bilmen = İkisini de yaratmadık, ancak Hakk'a mukarin olarak yarattık, fakat onların birçokları bilmezler.

 Ömer Öngüt = Biz onları ancak hak olmak üzere yarattık. Fakat onların çoğu bilmezler.

 Şaban Piriş = Onları ancak hak ile yarattık. Fakat, onların çoğu bilmez.

 Sadık Türkmen = Biz ikisini de gerektiği gibi/hak üzere yarattık. Fakat onların birçoğu bilmiyor!

 Seyyid Kutub = Onları sadece hak ilkesine dayalı olarak yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.

 Suat Yıldırım = Evet, onları hak ve hikmetle, ciddî maksat ve gayelerle yarattık, ama onların çoğu bunu anlamazlar.

 Süleyman Ateş = Onları sadece gerçek bir sebeple, (hikmetli bir gâye ile) yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.

 Tefhim-ul Kuran = Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler.

 Ümit Şimşek = Biz onları ancak hak ve hikmetle yarattık; lâkin çokları bunu bilmiyor.

 Yaşar Nuri Öztürk = İkisini de, sadece gerçeği göstermek üzere yarattık. Ama onların çokları bilmiyorlar.

 İskender Ali Mihr = İkisini de haktan başka bir şey ile yaratmadık (ikisini de hak ile yarattık). Ve lâkin onların çoğu bilmezler.

 İlyas Yorulmaz = Her ikisini de yalnızca gerçek, doğru bir amaç için yaratmışızdır. Fakat onların pek çoğu bunları bilmiyorlar.