Önceki Ayet Sonraki Ayet  
43. Sûre Zuhruf/50

 فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ إِذَا هُمْ يَنكُثُونَ

  Fe lemmâ keşefnâ an humul azâbe izâ hum yenkusûn(yenkusûne).

Kelime Karşılaştırma
fe : fakat
lemmâ : olduğu zaman
keşefnâ : giderdik, kaldırdık
an hum(u) : onlardan
el azâbe : azap
izâ hum : o zaman onlar
yenkusûne : naksediyorlar, bozuyorlar
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Fakat biz onlardan azabı kaldırınca bir de bakmışsın sözlerinden dönüyorlar.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Derken onlardan azâbı kaldırdık mı sözlerinden döndüler.

 Abdullah Parlıyan = Derken onlardan azabı kaldırdık mı, sözlerinden dönüverdiler.

 Adem Uğur = Fakat biz onlardan azabı kaldırınca, sözlerinden dönüverdiler.

 Ahmed Hulusi = Kendilerinden azabı kaldırdığımızda, onlar hemen sözlerini bozdular!

 Ahmet Tekin = Fakat azâbı, kendilerinden kaldırdığımız zaman, hemen sözlerinden döndüler.

 Ahmet Varol = Fakat üzerlerinden azabı kaldırdığımızda hemen sözlerinden dönmeye başladılar.

 Ali Bulaç = Fakat onlardan azabı çekip giderince, bir de görürsün ki onlar andlarını bozuyorlar.

 Ali Fikri Yavuz = Bunun üzerine kendilerinden azabı kaldırdığımız vakit, (yola geleceğiz, iman edeceğiz sözlerinden) hemen caydılar.

 Ali Ünal = Üzerlerinden cezayı kaldırınca da, hemen o anda sözlerinden cayıverirlerdi.

 Bayraktar Bayraklı = Fakat biz onları azaptan kurtarır kurtarmaz, bir de bakarsın ki sözlerinden dönüvermişler.

 Bekir Sadak = Ama, azabi uzerlerinden kaldirdigimizda hemen sozlerinden donduler.

 Celal Yıldırım = Kendilerinden o azabı kaldırdığımızda, birden verdikleri sözü bozdular (yerine getirmediler).

 Cemal Külünkoğlu = Fakat biz onlardan azabı kaldırınca sözlerinden döndüler.

 Diyanet İşleri (eski) = Ama, azabı üzerlerinden kaldırdığımızda hemen sözlerinden döndüler.

 Diyanet Vakfi = Fakat biz onlardan azabı kaldırınca, sözlerinden dönüverdiler.

 Edip Yüksel = Fakat, onlardan felaketi kaldırdığımızda, sözlerinden hemen dönüverdiler.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Bunun üzerine kendilerinden azâbı açtığımız vakıt da derhal cayıverdiler

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Bunun üzerine kendilerinden azabı açtığımızda hemen cayıverdiler.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Fakat azabı kendilerinden kaldırdığımız zaman hemen sözlerinden dönüverdiler.

 Gültekin Onan = Fakat onlardan azabı çekip giderince, bir de görürsün ki onlar andlarını bozuyorlar.

 Harun Yıldırım = Fakat onlardan azabı çekipgiderince, bir de görürsün ki onlar verdikleri sözü bozuyorlar.

 Hasan Basri Çantay = Fakat biz onlardan azâbı giderince bir de ne bakarsın: Onlar verdikleri sözü bozuyorlar bile!

 Hayrat Neşriyat = Fakat kendilerinden azâbı açıver(ip kaldır)ınca, onlar sözlerinden hemen döndüler.

 İbni Kesir = Azabı üzerlerinden kaldırınca, hemen sözlerinden caydılar.

 Kadri Çelik = Fakat onlardan azabı çekip giderince, hemen sözlerinden caydılar!

 Muhammed Esed = Ama azaptan kurtarır kurtarmaz, bir bakarsın ki hemen sözlerinden dönüvermişler!

 Mustafa İslamoğlu = Ama cezayı kaldırır kaldırmaz derhal sözlerinden caydılar.

 Ömer Nasuhi Bilmen = Vaktâ ki, onlardan o azabı açıverdik, o zaman onlar sözlerinden geri döner oldular.

 Ömer Öngüt = Fakat biz onlardan azabı kaldırınca sözlerinden hemen caydılar.

 Şaban Piriş = Onlardan azabı kaldırdığımız zaman da hemen sözlerini bozuyorlardı.

 Sadık Türkmen = Fakat onlardan azabı kaldırdığımız zaman, bir de bakarsın ki, onlar sözlerini bozuyorlar!..

 Seyyid Kutub = Fakat biz onlardan azabı kaldırınca sözlerinden dönmeye başladılar.

 Suat Yıldırım = Fakat Biz, onlardan azabı giderince, hemen sözlerinden caydılar.

 Süleyman Ateş = Fakat biz onlardan azâbı kaldırınca sözlerinden dönmeğe başladılar.

 Tefhim-ul Kuran = Fakat onlardan azabı çekip giderince, bir de görürsün ki onlar andlarını bozuyorlar.

 Ümit Şimşek = Fakat azaplarını kaldırır kaldırmaz onlar yine sözlerinden dönüyorlardı.

 Yaşar Nuri Öztürk = Fakat kendilerinden azabı kaldırdığımızda hemen yan çizmeye başladılar.

 İskender Ali Mihr = Fakat onlardan azabı kaldırınca, o zaman onlar (verdikleri sözleri) bozuyorlar.

 İlyas Yorulmaz = Bundan sora onlardan azabı kaldırdığımızda, hemen antlaşmayı eksilterek bozdular.