Önceki Ayet Sonraki Ayet  
20. Sûre Tâ-Hâ/58

 فَلَنَأْتِيَنَّكَ بِسِحْرٍ مِّثْلِهِ فَاجْعَلْ بَيْنَنَا وَبَيْنَكَ مَوْعِدًا لَّا نُخْلِفُهُ نَحْنُ وَلَا أَنتَ مَكَانًا سُوًى

  Fe le ne’tiyenneke bi sihrin mislihî fec’al beynenâ ve beyneke mev’ıden lâ nuhlifuhu nahnu ve lâ ente mekânen suvâ(suven).

Kelime Karşılaştırma
fe : artık, böylece, öyleyse
le ne’tiyenne-ke bi : mutlaka sana getireceğiz
sihrin : bir sihir
misli-hî : onun gibi
fec’al (fe ic’al) : bundan sonra yap, tayin et
beyne-nâ ve beyne-ke : bizimle senin aranda (seninle bizim aramızda)
mev’ıden : buluşma zamanı
lâ nuhlifu-hu : onda ihtilâf etmeyelim
nahnu : biz
ve lâ ente : ve sen yapma
mekânen : mekân, yer
suven : şartların eşit olduğu bir yer, uygun bir yer
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = “Biz de mutlaka sana karşı onun gibi bir sihir yapacağız. Bunun için seninle bizim aramızda; uygun bir yerde, senin de, bizim de caymayacağımız bir buluşma vakti belirle.”

 Abdulbaki Gölpınarlı = O halde biz de onun gibi bir büyü yaparak karşı geleceğiz sana, aramızda bir buluşma yeri ve vakti tâyin et de sen ve biz, vaadimizden caymayalım, buluşalım orada, hem de ikimize de müsâvî mesâfede, münâsip bir yer olsun orası.

 Abdullah Parlıyan = Madem öyle, biz de sana senin büyün gibi bir büyü getireceğiz. Aramızda bir buluşma yeri ve vakti tayin et de, sen ve biz vaadimizden caymayalım, düz ve geniş bir yerde karşılaşalım.”

 Adem Uğur = Öyle ise, muhakkak surette biz de sana, aynen onun gibi bir büyü getireceğiz. Şimdi sen, seninle bizim aramızda, ne senin, ne de bizim muhalefet etmeyeceğimiz uygun bir yerde buluşma zamanı ayarla.

 Ahmed Hulusi = "Sendekinin benzeri bir sihri, biz de sana getireceğiz. . . Aramızda bir buluşma zamanı belirle ki, ikimiz de ona uyalım. . . Düzgün bir mekânda buluşalım. "

 Ahmet Tekin = 'O halde, biz de senin sihrin gibi bir sihirle senin karşına çıkacağız. Şimdi, bizimle senin aranda, bir vakit ve bir buluşma yeri tesbit et. Senin de bizim de itiraz etmeyeceğimiz uygun bir yer olsun.'

 Ahmet Varol = Muhakkak, biz de sana karşı benzer bir büyü getireceğiz. Şimdi sen kendinle bizim aramızda bir buluşma yer ve zamanı belirle. Senin de bizim de karşı olmayacağımız uygun bir yer olsun.

 Ali Bulaç = "Madem böyle, biz de sana buna benzer bir sihirle geleceğiz; şimdi sen, bir 'buluşma zamanı ve yeri' tesbit et, bizim de, senin de karşı olamayacağımız açık, geniş bir yer olsun" dedi.

 Ali Fikri Yavuz = O halde biz de senin sihrin gibi, sana bir sihir yapacağız. Şimdi sen, kendinle bizim aramızda bir buluşma yeri ve vakti tayin et ki, ne senin, ne bizim caymıyacağımız uygun bir yer olsun.

 Ali Ünal = “Şunu bil ki, sihrine mukabil aynı sihirle sana karşı koyacağız. Şimdi, aramızda sonradan üzerinde caymayacağımız bir buluşma vakti tayin et de, düz, geniş bir alanda karşılaşalım.”

 Bayraktar Bayraklı = “Biz de kesinlikle sana benzeri bir büyü getireceğiz. Bizim de sizin de anlaşacağımız uygun bir yerde buluşmamız için bir vakit belirle!” dediler.

 Bekir Sadak = (56-58) And olsun ki Firavun'a butun delillerimizi gosterdik de yalan sayip kabulden cekindi ve: «Ey Musa! Sihirbazliginla bizi yurdumuzdan cikarmaya mi geldin? simdi biz de seninkinin benzeri bir sihri sana gosterecegiz. Bizimle senin aranda bir vakit tayin et ki sen de biz de duz bir yerde bulunalim da caymayalim» dedi.

 Celal Yıldırım = Elbette biz de seninkinin benzeri bir sihir sana getireceğiz. Artık bizimle kendi aranda bir yer ve vakit belirle ki bizim de, senin de sözümüzden dönmeyeceğimiz (elverişli) düz bir yer olsun o..

 Cemal Külünkoğlu = (57-58) (Firavun Musa'ya şöyle) dedi: “Ey Musa! Sihrinle bizi yerimizden çıkarmak için mi geldin? O halde biz de mutlaka sana karşı onun gibi bir sihir yapacağız. Bunun için seninle bizim aramızda; uygun bir yerde, senin de, bizim de caymayacağımız bir buluşma vakti belirle.”

 Diyanet İşleri (eski) = (56-58) And olsun ki Firavun'a bütün delillerimizi gösterdik de yalan sayıp kabulden çekindi ve: 'Ey Musa! Sihirbazlığınla bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin? Şimdi biz de seninkinin benzeri bir sihri sana göstereceğiz. Bizimle senin aranda bir vakit tayinet ki sen de biz de düz bir yerde bulunalım da caymayalım' dedi.

 Diyanet Vakfi = Öyle ise, muhakkak surette biz de sana, aynen onun gibi bir büyü getireceğiz. Şimdi sen, seninle bizim aramızda, ne senin, ne de bizim muhalefet etmeyeceğimiz uygun bir yerde buluşma zamanı ayarla.

 Edip Yüksel = 'Biz de sana benzer bir büyü göstereceğiz. Her iki taraf için de uygun olan yerde ne senin ne de bizim caymayacağımız bir randevu zamanı belirle. '

 Elmalılı Hamdi Yazır = O halde bilmiş ol ki biz de onun gibi bir sihir sana yapacağız, şimdi sen, seninle aramızda bir mîad ta'yin et ki ne senin ne bizim hulf etmiyeceğimiz denk bir mahal olsun.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = O halde bilmiş ol ki, biz de sana onun gibi bir sihir yapacağız. Şimdi sen, seninle aramızda bir buluşma yeri ve zamanı belirle ki, ne senin ne de bizim caymayacağımız denk bir yer olsun!» dedi.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = «O halde biz de senin sihrin gibi bir sihirle sana geleceğiz (karşına çıkacağız); şimdi bizimle senin aranda bir vakit ve bir buluşma yeri tayin et ki; ne senin, ne bizim caymayacağımız uygun bir yer olsun.»

 Gültekin Onan = "Madem böyle, biz de sana buna benzer bir sihirle geleceğiz; şimdi sen, bir 'buluşma zamanı ve yeri' tesbit et, bizim de, senin de karşı olamayacağımız açık, geniş bir yer olsun" dedi.

 Harun Yıldırım = Öyle ise, muhakkak surette biz de sana, aynen onun gibi bir büyü getireceğiz. Şimdi sen, seninle bizim aramızda, ne senin, ne de bizim muhalefet etmeyeceğimiz uygun bir yerde buluşma zamanı ayarla.

 Hasan Basri Çantay = «Şimdi biz de sana onun (senin sihrin) gibi bir sihir yapacağız, şimdi sen kendinle bizim aramızda bir buluşma yeri ve vakti ta'yîn et ki ne senin, ne bizim caymayacağımız düz (geniş) bir yer olsun» dedi.

 Hayrat Neşriyat = 'Öyle ise, (biz de) mutlaka sana onun benzeri bir sihir getireceğiz; şimdi (sen,)bizimle kendi aranda bir buluşma zamânı (ve yeri) ta'yîn et ki, ne bizim, ne de senin ona muhâlefet etmeyeceğimiz, (herkesin gelebileceği) uygun bir yer olsun!'

 İbni Kesir = Şimdi biz de seninkine benzer bir sihir göstereceğiz sana. Bizimle senin aranda bir buluşma zamanı ve yeri tayin et ki; sen de, biz de düz bir yerde bulunalım, caymayalım.

 Kadri Çelik = “Madem böyle, biz de sana buna benzer bir sihirle geleceğiz. Şimdi sen, seninle bizim aramızda, ne senin, ne de bizim muhalefet etmeyeceğimiz (mesafesi ikimize de) denk bir yerde buluşma zamanı tayin et.”

 Muhammed Esed = Madem öyle, biz de sana mutlaka bunun gibi bir sihirle karşılık vereceğiz! O halde şimdi, aramızda, uygun bir yerde -katılmaktan bizim de, senin de caymayacağımız- bir buluşma günü tayin et!"

 Mustafa İslamoğlu = Fakat şunu da bil ki biz de sana, benzer bir sihirle karşılık vereceğiz. Haydi, şimdi bizimle senin aranda kamuya açık bir mekanda, iki tarafın da cayamayacağı bir buluşma zamanı tayin et!"

 Ömer Nasuhi Bilmen = «O halde biz de sana onun misli bir sihir elbette getireceğiz. Artık bizim aramızla senin aranda bir buluşacak vakit tayin et ki, o bizim de senin de caymayacağımız düz bir yer olsun.»

 Ömer Öngüt = “Şimdi biz de seninkine benzeyen bir sihri sana göstereceğiz. Bizimle senin aranda bir vakit tayin et ki, sen de biz de düz bir yerde bulunalım, caymayalım. ”

 Şaban Piriş = Biz de sana, seninkine benzer bir sihir göstereceğiz. Bizimle senin aranda bir buluşma vakti ve yeri belirle de bizim de senin de caymayacağımız bir yer olsun.

 Sadık Türkmen = Biz de sana mutlaka onun gibi bir büyü getireceğiz. Şimdi sen, seninle bizim aramızda bir buluşma yeri ve zamanı ayarla. Bizim ve senin muhalefet etmeyeceğin uygun bir yer olsun.”

 Seyyid Kutub = Biz de seninki gibi bir büyü ile karşına çıkacağız. Seninle buluşacağımız bir zaman belirle. Bu randevudan sen de bizde caymayalım. Buluşma yerimiz açık bir düzlük olsun.

 Suat Yıldırım = (57-58) "Sen," dedi, "sihirdeki maharetinle bizi yerimizden yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin ey Mûsâ!" "O halde bilmiş ol ki biz de seninki gibi bir sihirle karşı koyacağız." "Şimdi sen, bizim de senin de caymayacağımız uygun bir buluşma vakti tayin et, düz, geniş bir alanda karşılaşalım!"

 Süleyman Ateş = "Biz de mutlaka sana o(se)nin (büyün) gibi bir büyü getireceğiz. Sen şimdi seninle bizim aramızda bir buluşma zamanı ve yeri tayin et; ne senin, ne de bizim caymayacağımız uygun bir yer olsun."

 Tefhim-ul Kuran = «Madem böyle, biz de sana buna benzer bir sihirle geleceğiz; şimdi sen, bir 'buluşma zamanı ve yeri' tesbit et, bizim de, senin de ona karşı olamayacağımız açık, geniş bir yer olsun» dedi.

 Ümit Şimşek = 'Biz de senin büyünün benzerini getireceğiz. Aramızda bir buluşma zamanı belirle. Senin de, bizim de caymayacağımız uygun bir yer olsun.'

 Yaşar Nuri Öztürk = "Seninki gibi bir büyü, biz de mutlaka sana getireceğiz. Seninle bizim aramızda öyle bir buluşma yeri ve zamanı belirle ki, ne biz cayalım ne de sen. Herkese uygun bir yer olsun."

 İskender Ali Mihr = Öyleyse biz de sana mutlaka onun gibi bir sihir getireceğiz. Şimdi (sen), seninle bizim aramızda bir zaman (buluşma zamanı) (ve) bizim ve senin, ihtilâf etmeyeceğimiz uygun bir yer tayin et (seç).

 İlyas Yorulmaz = Bundan sonra bizim için, senin yaptığın sihirlerin benzerini sana getirmek şart oldu. Şimdi seninle bizim aramızda sihir yarışması için bir zaman ve uygun bir yer belirle, ne biz ve nede sen, belirlenmiş zaman ve yer hususunda ihtilafa düşmeyelim.