Önceki Ayet Sonraki Ayet  
21. Sûre Enbiyâ/58

 فَجَعَلَهُمْ جُذَاذًا إِلَّا كَبِيرًا لَّهُمْ لَعَلَّهُمْ إِلَيْهِ يَرْجِعُونَ

  Fe cealehum cuzâzen illâ kebîran lehum leallehum ileyhi yerciûn(yerciûne).

Kelime Karşılaştırma
fe ceale-hum : böylece onları kıldı (yaptı)
cuzâzen : cüz cüz, parça parça
illâ : hariç, den başka
kebîren : büyük olan
lehum : onlar, onların
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
ileyhi : ona
yerciûne : rücu ederler, dönerler
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Derken (İbrahim) belki kendisine başvururlar diye içlerinden bir büyüğü bırakarak onları (putları) paramparça etti.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Onları paramparça etti, yalnız, ona baş vursunlar diye büyüklerini bıraktı.

 Abdullah Parlıyan = O, putların hepsini paramparça etti, yalnız kendisine başvursunlar diye, en büyük putu bıraktı.

 Adem Uğur = Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye.

 Ahmed Hulusi = (Nihayet İbrahim) belki ona gidip sorarlar diye, en büyükleri dışında putları paramparça etti.

 Ahmet Tekin = Sonunda İbrâhim onların büyük putlarının dışında, bütün putlarını paramparça etti. Büyük puta başvururlar diye düşündü.

 Ahmet Varol = Böylece belki ona başvururlar diye büyükleri dışında putları paramparça etti.

 Ali Bulaç = Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye.

 Ali Fikri Yavuz = Nihayet o putları paramparça etti, yalnız bunların büyüğünü bıraktı ki, belki ona müracaat ederler (de hadiseyi sorarlar).

 Ali Ünal = Sonra da o putların hepsini paramparça etti, yalnız halkın en büyük kabul ettiği putu bıraktı ki, dönüp gelsinler (ve durumu ondan öğrensinler)!

 Bayraktar Bayraklı = Onlar gidince hepsini paramparça edip içlerinden büyüğünü, ona başvursunlar diye sağlam bıraktı.

 Bekir Sadak = Hepsini paramparca edip, iclerinden buyugunu ona basvursunlar diye, saglam birakti.

 Celal Yıldırım = Derken İbrahim, onları parça parça etti; ancak dönüp başvururlar diye (putların) en büyüğünü kırmadı.

 Cemal Külünkoğlu = Arkasından o putları kırıp paramparça etti, fakat bilgisine başvursunlar diye en büyük putu sağlam bıraktı.

 Diyanet İşleri (eski) = Hepsini paramparça edip, içlerinden büyüğünü ona başvursunlar diye, sağlam bıraktı.

 Diyanet Vakfi = Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye.

 Edip Yüksel = Hepsini param parça etti; ancak belki ona danışırlar diye en büyüklerine dokunmadı.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Derken onları parça parça etti, ancak bir büyüklerini bıraktı ki belki ona müracaat ederler

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Derken, onları parça parça etti. Ancak büyüklerinden birini bıraktı ki belki ona müracaat ederler.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Derken o, bunları parça parça etti. Yalnız kendisine başvursunlar diye onların büyüğünü sağlam bıraktı.

 Gültekin Onan = Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye.

 Harun Yıldırım = Derken, ona başvururlar diye büyükleri dışında onların hepsini paramparça etti.

 Hasan Basri Çantay = Derken o, bunları parça parça etdi. Yalınız onların büyüğünü bırakdı, belki ona müracaat ederler diye.

 Hayrat Neşriyat = Nihâyet (İbrâhîm) onları (o putları) paramparça etti; ancak onların büyüğünü(bıraktı) ki, belki ona mürâcaat ederler!

 İbni Kesir = Derken hepsini paramparça edip içlerinden büyüğünü, ona başvursunlar diye sağlam bıraktı.

 Kadri Çelik = Derken o, bunları parça parça etti. Yalnız kendisine müracaat ederler diye onların büyüğünü sağlam bıraktı.

 Muhammed Esed = Ve en büyükleri dışında (putların) hepsini paramparça etti; belki dönüp (bu olup biten için) ona başvururlar diye.

 Mustafa İslamoğlu = Nihayet, onların tümünü paramparça etti; dönüp de kendisine başvurabilsinler diye (!) onların en iri yarı olanına dokunmadı.

 Ömer Nasuhi Bilmen = Artık onları parça parça etti. Ancak onların bir büyüğünü değil, belki kendisine müracaat ederler diye.

 Ömer Öngüt = Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız içlerinden büyüğünü, ona başvursunlar diye sağlam bıraktı.

 Şaban Piriş = Sonunda İbrahim hepsini paramparça edip, içlerinden büyüğünü ona başvursunlar diye sağlam bıraktı.

 Sadık Türkmen = Sonunda, onları paramparça etti. Ancak onların en büyüğünü bıraktı ki, onlar belki ona müracaat ederler, diye!

 Seyyid Kutub = Arkasından o putları kırıp parça parça etti, fakat bilgisine (!) başvursunlar diye en büyük putu sağlam bıraktı.

 Suat Yıldırım = Onların bütün putlarını paramparça etti, yalnız, halk, belki de olup biten olay hakkında kendisine sorarlar düşüncesiyle, onların büyüklerine dokunmadı.

 Süleyman Ateş = Nihâyet (İbrâhim) onları parça parça etti, yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye(!)

 Tefhim-ul Kuran = Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça kıldı; belki ona başvururlar diye.

 Ümit Şimşek = Sonra onları parça parça etti; yalnız, gelip sorsunlar diye büyüklerine dokunmadı.

 Yaşar Nuri Öztürk = Sonunda onları parça parça etti. Yalnız en büyüklerini bıraktı ki, dönüp ona başvurabilsinler.

 İskender Ali Mihr = Sonra onları (putları) cüz cüz (parça parça) yaptı. Onların büyük olanı hariç. Umulur ki böylece onlar, ona rücu ederler (dönerler).

 İlyas Yorulmaz = Putların hepsini paramparça etti, putlara tapanlar döndüklerinde onu bulsunlar diye, yalnızca onların en büyüğünü bıraktı.