Önceki Ayet Sonraki Ayet  
26. Sûre Şu’arâ/6

 فَقَدْ كَذَّبُوا فَسَيَأْتِيهِمْ أَنبَاء مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُون

  Fe kad kezzebû fe se ye’tîhim enbâu mâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).

Kelime Karşılaştırma
fe : böylece
kad : olmuştu
kezzebû : yalanladılar
fe : böylece, bundan sonra, fakat
seye’tî-him : onlara gelecek
enbâu (nebe) : haberler (haber)
: şey
kânû : oldular
bihî : onunla
yestehziûne : alay ederler
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Onlar (Allah’ın âyetlerini) yalanladılar, fakat alay edegeldikleri şeylerin haberleri başlarına gelecek.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Gerçekten de yalanladılar, artık yakında alay ettikleri şeyin haberleri gelip çatacak onlara.

 Abdullah Parlıyan = Nitekim işte bu mesajı da yalanladılar, ama alay edip durdukları şeylerin haberleri, yakında gelip çatacak onlara.

 Adem Uğur = Üstelik (ona) "yalandır" derler; fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir.

 Ahmed Hulusi = Gerçekten yalanladılar! Alay edegeldikleri şeyin haberleri, kendilerine yakında gelecektir.

 Ahmet Tekin = Üstelik onu, Kur’ân’ı yalanladılar. Onlara alay edip durdukları şeyin gücünün, kendilerine getireceği sıkıntı ile ilgili haberler, yakında, dünyada da, âhirette de başlarına gelecek.

 Ahmet Varol = Onlar yalanladılar; (ancak) alaya aldıkları şeyin haberleri kendilerine gelecektir.

 Ali Bulaç = Gerçekten yalanladılar; fakat, alay konusu yaptıkları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir.

 Ali Fikri Yavuz = Onlar, ısrarla Peygamberi ve Kur’an’ı yalanladılar. Fakat o istihza ettikleri Kur’an’ın dehşetli (azab) haberi kendilerine yakında gelecektir. (Bedir savaşında veya kıyamette perişan olacaklardır).

 Ali Ünal = Hep böyle, inatla karşı çıkıp yalanladılar; ama alay edip durdukları şey gerçekte ne imiş, pek yakında öğreneceklerdir.

 Bayraktar Bayraklı = Nitekim Kur'ân'ı da yalanladılar. Ama alay edip durdukları şeyin haberleri yakında onlara gelecektir.

 Bekir Sadak = Evet, yalanladilar; alay edip durduklari seylerin haberleri kendilerine ulasacaktir.

 Celal Yıldırım = Cidden (onu) yalanladılar. Alaya aldıkları hususların haberi kendilerine gelecektir.

 Cemal Külünkoğlu = Onlar (Allah'tan gelen ayetleri) yalanladılar. Fakat alay konusu ettikleri şeyin (azap) haberleri ile yakında yüz yüze geleceklerdir.

 Diyanet İşleri (eski) = Evet, yalanladılar; alay edip durdukları şeylerin haberleri kendilerine ulaşacaktır.

 Diyanet Vakfi = Üstelik (ona) «yalandır» derler; fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir.

 Edip Yüksel = Yalanladıkları için, eğlenceye aldıkları şeylerin haberleri kendilerine ulaşacaktır.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Evet tekzib etmekteler, fakat onlara o istihza ettikleri şeyin müdhiş haberleri gelecek

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Evet, yalanlamaktalar; fakat onlara alay edip durdukları şeyin dehşet veren haberleri gelecektir.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Üstelik (ona) «yalandır» dediler; fakat onlara alay edip durdukları şeyin haberleri yakında gelecektir.

 Gültekin Onan = Gerçekten yalanladılar; fakat, alay konusu yaptıkları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir.

 Harun Yıldırım = Üstelik (ona) "yalandır" derler; fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir.

 Hasan Basri Çantay = Şimdi (kat'î suretde) tekzîb etdiler. (Fakat) istihza edegeldikleri (hakıykatların mühim) haberleri yakında onlara gelecekdir.

 Hayrat Neşriyat = Üstelik (onu) gerçekten yalanladılar; fakat kendisiyle alay edip durdukları şeylerin haberleri kendilerine yakında gelecektir.

 İbni Kesir = Onlar, gerçekten yalanladılar. Ama alay edip durdukları şeylerin haberleri kendilerine yakında gelecektir.

 Kadri Çelik = Sonuçta gerçekten de yalanladılar; fakat alay konusu edinmekte oldukları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir.

 Muhammed Esed = Nitekim, işte (bu mesajı da) yalanladılar. Ama alay edip durdukları şeyin tahakkuku yakında bütün açıklığıyla onların karşısına çıkarılacak!

 Mustafa İslamoğlu = Kaldı ki, işte onlar (bunu) da yalanladılar. Buna rağmen, alay edip durdukları haberler yine de karşılarına çıkarılacaktır.

 Ömer Nasuhi Bilmen = Muhakkak ki, tekzîp ettiler. Artık kendisiyle istihzâda bulundukları şeyin haberleri kendilerine yakında gelecektir.

 Ömer Öngüt = Üstelik yalanladılar. Fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında kendilerine gelecektir.

 Şaban Piriş = Onlar, inkar ettiler; ama, alay ettikleri şeyin haberleri onlara gelecektir.

 Sadık Türkmen = Israrla yalanlıyorlar; yalanlıyor oldukları şeyin haberleri kendilerine, yakında gelecektir!

 Seyyid Kutub = Onlar yalanladılar. Fakat, alay konusu ettikleri gerçeklerin somut olayları ile yakında yüzyüze geleceklerdir.

 Suat Yıldırım = Nitekim işte bu mesajı da yalan saydılar, ama alay edip durdukları Kur’ân’ın bildirdiği olaylar, yakında başlarına gelince, alay etmenin ne demek olduğunu anlayacaklardır.

 Süleyman Ateş = Yalanladılar ama, alay edip durdukları şeyin haberleri, yakında kendilerine gelecektir.

 Tefhim-ul Kuran = Gerçekten yalanladılar; fakat, alay konusu edinmekte oldukları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir.

 Ümit Şimşek = İşte yine yalanladılar. Ancak alaya aldıkları şeyin haberi yakında onlara ulaşacaktır.

 Yaşar Nuri Öztürk = Yemin olsun, yalanladılar ama yakında gelecektir onlara alaya alıp durdukları şeyin haberleri.

 İskender Ali Mihr = Böylece onlar yalanladılar. Fakat alay etmiş oldukları şeyin haberleri onlara yakında gelecek.

 İlyas Yorulmaz = Onlar öğütlerle dolu zikri yalanladılar. Ancak ayetlerle alay edenlerin (başlarına gelen) haberleri onlara da gelecek