Önceki Ayet Sonraki Ayet  
7. Sûre A’râf/91

 فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ

  Fe ehazethumur recfetu fe asbehû fî dârihim câsimîn(câsimîne).

Kelime Karşılaştırma
fe ehazet-hum : bunun üzerine, böylece onları aldı (helâk etti), yakaladı
er recfetu : şiddetli bir sarsıntı
fe asbehû : bunun üzerine, böylece oldular
fî dâri-him : kendi yurtlarında
câsimîne : diz üstü çöküp kalan kimseler
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Derken, onları o korkunç sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Derken, şiddetli bir depremle azâba uğradılar, yurtlarında diz çökmüş bir halde yüzükoyun kapanarak helâk olup gittiler.

 Abdullah Parlıyan = Derken bir sarsıntı onların işini bitirdi de, cansız olarak yurtlarında diz üstü yıkılıp kaldılar.

 Adem Uğur = Derken o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü donakaldılar.

 Ahmed Hulusi = Onları o şiddetli sarsıntı yakaladı. . . Yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.

 Ahmet Tekin = Derken, şiddetli bir gürleme halinde âni bir sarsıntı onların işini bitirdi. Sabahleyin yurtlarında yere çarpılarak çakılıp kalanlar oldular.

 Ahmet Varol = Bunun üzerine onları kuvvetli bir sarsıntı aldı ve yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.

 Ali Bulaç = Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da, kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.

 Ali Fikri Yavuz = Nihayet onları, o korkunç zelzele (sarsıntı) yakalayıverdi. Böylece evlerinde çöküp helâk oldular.

 Ali Ünal = Nihayet o korkunç sarsıntı onları kıskıvrak yakaladı da, (hiçbir kurtulma zaman ve imkânı bulamadan) oldukları yerde yüzüstü kapaklanıp gittiler.

 Bayraktar Bayraklı = Derken o müthiş sarsıntı onları yakalayıverdi; yurtlarında diz üstü çöktüler.

 Bekir Sadak = Bu yuzden onlari bir sarsinti tuttu ve olduklari yerde diz ustu cokuverdiler.

 Celal Yıldırım = (91-92) Bunun üzerine onları müthiş sarsıntı yakalayıverdi ve (böylece) kendi yurtlarında oldukları yerde dizüstü çöküp kaldılar; Şuâyb'ı yalanlayanlar sanki orada hiç şenşatır yaşamamış gibi oldular. Şuâyb'ı yalanlayanlar ziyana uğrayanların tâ kendileri oldular.

 Cemal Külünkoğlu = Derken, onları müthiş bir deprem yakalayıverdi ve yurtlarında/evlerinde cansız olarak dizüstü donakaldılar.

 Diyanet İşleri (eski) = Bu yüzden onları bir sarsıntı tuttu ve oldukları yerde diz üstü çöküverdiler.

 Diyanet Vakfi = Derken o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü donakaldılar.

 Edip Yüksel = Bunun üzerine onları bir sarsıntı yakaladı da evlerinde diz üstü çöküverdiler.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Derken onları o recfe tutuverdi, derhal vatanlarında çöke kaldılar

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Derken onları o dehşetli sarsıntı yakalayıverdi ve hemen yurtlarında çökekaldılar.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Derken o (müthiş) sarsıntı onları yakalayıverdi, yurtlarında diz üstü çökekaldılar.

 Gültekin Onan = Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.

 Harun Yıldırım = Nihayet onları şiddetli bir sarsıntı yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.

 Hasan Basri Çantay = Bunun üzerine onları o müdhiş zelzele yakalayıverdi de yurdlarında diz üstü çöken (helake uğrayan) kimseler oldular.

 Hayrat Neşriyat = Bunun üzerine onları o sarsıntı yakaladı da yurtlarında dizüstü çöküp kalan kimseler oldular.

 İbni Kesir = Bunun üzerine onları sarsıntı yakalayıverdi. Ve yurtlarında dizüstü çökenler oldular.

 Kadri Çelik = Bu yüzden onları bir sarsıntı tuttu da böylece evlerinde diz üstü çöküverenler oldular.

 Muhammed Esed = Derken, bir deprem onların işini bitirdi: kendi evlerinde cansız olarak yere serilip kaldılar.

 Mustafa İslamoğlu = Derken şiddetli bir sarsıntı onları ansızın yakalayıverdi ve kendi yurtlarında cansız donakaldılar.

 Ömer Nasuhi Bilmen = Derken onları şiddetli bir zelzele yakaladı da yurtlarında diz üstü çöken kimseler oldular.

 Ömer Öngüt = Derken kendilerini müthiş bir sarsıntı yakalayıverdi, yurtlarında dizüstü çökekaldılar.

 Şaban Piriş = (91-92.) Onları dehşetli bir sarsıntı tuttu ve oldukları yerde çöküp kaldılar. Şuayb’ı yalanlayanlar sanki orda hiç yaşamamış gibi oldular. Şuayb’ı yalanlayanların asıl kendileri mahvoldu.

 Sadık Türkmen = Hemen onları titreme yakaladı. Evlerinde diz üstü çökekaldılar.

 Seyyid Kutub = Bu arada ani bir yersarsıntısına tutuldular da oldukları yerde yığılıp kalıverdiler.

 Suat Yıldırım = Derken şiddetli bir deprem onları kıskıvrak yakaladı ve derhal oldukları yerde çökekaldılar.

 Süleyman Ateş = Derken o müthiş sarsıntı onları yakalayıverdi, yurtlarında diz üstü çökekaldılar.

 Tefhim-ul Kuran = Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da, kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.

 Ümit Şimşek = Sonra onları şiddetli bir sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü serilip kaldılar.

 Yaşar Nuri Öztürk = Bunun üzerine o korkunç titreşim/o büyük zelzele onları yakalayıverdi de öz yurtlarında yere çökmüş hale geldiler.

 İskender Ali Mihr = Böylece şiddetli bir sarsıntı onları yakaladı. Bunun üzerine kendi yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.

 İlyas Yorulmaz = Sonra onları bir sarsıntı yakaladı ve yurtlarında dizlerinin üstüne çöküp kaldılar.