Önceki Ayet Sonraki Ayet  
50. Sûre Kâf/19

 وَجَاءتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّ ذَلِكَ مَا كُنتَ مِنْهُ تَحِيدُ

  Ve câet sekretul mevti bil hakk(hakkı), zâlike mâ kunte minhu tehîdu.

Kelime Karşılaştırma
ve câet : ve geldi
sekretu : sarhoşluk
el mevti : ölüm
bi el hakkı : hak ile
zâlike : işte bu
mâ kunte : senin olduğun şey
min-hu : ondan
tehîdu : kaçıyorsun
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Ölüm sarhoşluğu bir hakikat olarak insana gelir de ona, “İşte bu, senin öteden beri kaçıp durduğun şeydir” denir.

 Abdulbaki Gölpınarlı = Ölüm baygınlığı, gerçek olarak gelip çattı mı buydu işte denir, senin kaçıp durduğun.

 Abdullah Parlıyan = Gerçekten ölüm sarhoşluğu gelir; “İşte kendisinden kaçtığın şey budur!” (denilir).

 Adem Uğur = Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de: İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir, denir.

 Ahmed Hulusi = Vakti geldiğinde ölüm sekeratı başlayınca, can çekiştiği sırada insana "İşte" denir, "senin en çok nefret edip kaçtığın şey!"

 Ahmet Tekin = Kurulu ilâhî düzenin gereği, varlığında şüphe olmayan hak ilâh Allah’ın icraatıyla ölüm sarhoşluğu gerçekleştiği zaman:'İşte ey insan, bu senin öteden beri kaçtığın şeydir.'denir.

 Ahmet Varol = Bir de ölüm sarhoşluğu gerçek olarak gelmiştir. 'İşte bu kendisinden kaçtığın şeydir.'

 Ali Bulaç = O, ölüm sarhoşluğu, bir gerçek olarak gelip de, (insana) "İşte bu, senin yan çizip kaçmakta olduğun şeydir" (denildiği zaman da).

 Ali Fikri Yavuz = Bir de ölüm sarhoşluğu (can çekişme) gerçek olarak gelmiştir. (Ey insanoğlu!) işte bu, senin kaçıp durduğun şey!...

 Ali Ünal = Allah’ın kaçınılmaz takdiri olarak ölüm sekeratı nihayet gelip çatar: “İşte, sürekli olarak kendisinden kaçıp kurtulmaya çalıştığın gerçek!”

 Bayraktar Bayraklı = Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelecek, “İşte ey insan! Bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir” denecek.

 Bekir Sadak = Olum sarhoslugu gercekten gelir, ey insan, iste bu senin oteden beri korkup kactigin seydir.

 Celal Yıldırım = Ölümün kendinden geçirme sıkıntısı gerçekten gelince, ona : İşte bu senin ürküp korktuğun şeydir, denilir.

 Cemal Külünkoğlu = (Bir gün) ölüm sarhoşluğu bir hakikat olarak insana gelir de ona: “İşte bu, senin öteden beri kaçıp durduğun şeydir” (denir).

 Diyanet İşleri (eski) = Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir, ey insan, işte bu senin öteden beri korkup kaçtığın şeydir.

 Diyanet Vakfi = Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de: İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir, denir.

 Edip Yüksel = Sonunda ölüm sarhoşluğu gerçekten gelmiştir; işte senin kendisinden kaçıp durduğun şey budur.

 Elmalılı Hamdi Yazır = Ve ölüm sekeratı hakk ile geldikte işte diye: o senin kaçıp durduğun

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldiğinde: «İşte o senin kaçıp durduğun!» diye.

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldiğinde, «Ey insan! İşte bu senin öteden beri kaçtığın şeydir.» denir.

 Gültekin Onan = O, ölüm sarhoşluğu, bir gerçek olarak gelip de, (insana) "işte bu, senin yan çizip kaçmakta olduğun şeydir" (denildiği zaman da).

 Harun Yıldırım = Derken ölüm sarhoşluğu bir hak olarak gelmiş olacaktır. “Kendisinden nefret edip kaçtığın şey işte budur.!”

 Hasan Basri Çantay = (Bir gün bakarsın ki) ölüm baygınlığı, gerçek olarak gelmiş. «İşte bu, senin kaçıb durduğun şey» (denilmiş) dir.

 Hayrat Neşriyat = Ve ölüm sarhoşluğu hak olarak gelmiştir. (O vakit ona:) '(Ey insan!) İşte bu, kendisinden kaçıp durduğun şeydir!' (denilir.)

 İbni Kesir = Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldi. İşte bu; senin öteden beri kaçıp durduğun şeydir.

 Kadri Çelik = Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir. (Ey insan!) İşte bu senin öteden beri korkup uzaklaştığın şeydir.

 Muhammed Esed = Ve (sonra,) ölüm kabusu, kendisiyle beraber (asıl) gerçeği de ortaya koyacaktır -işte bu, (ey insan,) senin her zaman kaçtığın şeydir!-

 Mustafa İslamoğlu = Derken ölüm kabusu tüm gerçekliğiyle çıkagelir; (ki) işte bu (ey insan), senin köşe bucak kaçtığın şeydir!

 Ömer Nasuhi Bilmen = Ve ölümün şiddeti bihakkın gelince: «İşte bu, kendisinden kaçınır olduğun şey» (denilecektir).

 Ömer Öngüt = Ölüm sarhoşluğu bir gün gerçekten gelir. "İşte bu senin öteden beri korkup kaçtığın şeydir. " denir.

 Şaban Piriş = Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldiğinde, ona denir ki: -İşte senin kaçıp durduğun şey!

 Sadık Türkmen = Gerçekten ölüm sarhoşluğu gelir; “İşte kendisinden kaçtığın şey budur!” (denilir).

 Seyyid Kutub = Ölüm sarhoşluğu bir gün Hakk'ı getirir de «İşte ey insan bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir» denir.

 Suat Yıldırım = Vakti geldiğinde ölüm sekeratı başlayınca, can çekiştiği sırada insana "İşte" denir, "senin en çok nefret edip kaçtığın şey!"

 Süleyman Ateş = Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldi. İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir.

 Tefhim-ul Kuran = O ölüm sarhoşluğu, bir gerçek olarak gelip de, (insana) «İşte bu, senin yan çizip kaçmakta olduğun şeydir» (denildiği zaman da).

 Ümit Şimşek = Derken ölüm sarhoşluğu gerçekten geliverir. İşte buydu kaçıp durduğun şey!

 Yaşar Nuri Öztürk = Ölüm sarhoşluğu hak olarak geldi. İşte bu, senin kaçıp durduğun şeydir.

 İskender Ali Mihr = Ve ölüm sarhoşluğu hak ile geldi. İşte senin ondan kaçtığın şey budur.

 İlyas Yorulmaz = Mutlak olan ölüm sarhoşluğu geldiğinde, gözcü “İşte kendisinden kaçtığın ölüm bu. ”