Önceki Ayet Sonraki Ayet  
80. Sûre Abese/5

 أَمَّا مَنِ اسْتَغْنَى

  Emmâ menistagnâ.

Kelime Karşılaştırma
emmâ : fakat
men(i) : kimse
istagnâ : ihtiyaç hissetmedi, kendini müstağni gördü bir şeye muhtaç olmadığını sandı
Meal Yazanlar
Ayet Mealleri

 Diyanet İşleri = Kendini muhtaç hissetmeyene gelince;

 Abdulbaki Gölpınarlı = Fakat ihtiyacı olmayana gelince.

 Abdullah Parlıyan = Konuşmakta olduğun Kureyş'in ileri gelenlerinden, kendilerini herşeye yeterli görenlere gelince;

 Adem Uğur = Kendini (sana) muhtaç görmeyene gelince,

 Ahmed Hulusi = Kendini mustağni görene gelince. . .

 Ahmet Tekin = Ama sen, güçleri, imkânları ve kabiliyetleriyle yeterli donanıma sahip olduklarını, vahyin, Kur’ân’ın rehberliğine ihtiyaçlarının olmadığını ileri sürenlerin üstüne düşüyorsun.

 Ahmet Varol = Fakat kendini ihtiyaçtan uzak görene gelince,

 Ali Bulaç = Fakat kendini müstağni gören (hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını sanan) ise,

 Ali Fikri Yavuz = Amma (malı ile Allah’a) ihtiyaç göstermiyene gelince;

 Ali Ünal = Ama (servetine, mevkiine güvenen ve) kendini İlâhî irşaddan müstağnî görene gelince;

 Bayraktar Bayraklı = (1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719][720]

 Bekir Sadak = (5-6) Ama sen, kendisini ogutten mustagni goren kimseyi karsina alip ilgileniyorsun.

 Celal Yıldırım = (5-6) Ama öğüt almaya ihtiyaç duymayanı ise, sen ona yönelip ilgi duyuyorsun.

 Cemal Külünkoğlu = (5-7) Kendisini zengin görüp tenezzül etmeyene gelince; sen, ona dönüp sözüne kulak veriyorsun. Oysa onun arınmaktan geri kalmasının sorumlusu sen değilsin.

 Diyanet İşleri (eski) = (5-6) Ama sen, kendisini öğütten müstağni gören kimseyi karşına alıp ilgileniyorsun.

 Diyanet Vakfi = (5-7) Kendini (sana) muhtaç görmeyene gelince, sen ona yöneliyorsun. Oysa ki onun temizlenip arınmasından sen sorumlu değilsin.

 Edip Yüksel = Kendisini zengin görüp önemsemeyene gelince;

 Elmalılı Hamdi Yazır = Amma istiğnâ edene gelince

 Elmalılı (sadeleştirilmiş) = Ama ihtiyaç duymayana gelince,

 Elmalılı (sadeleştirilmiş-2) = Ama buna ihtiyaç hissetmeyene gelince,

 Gültekin Onan = Fakat kendini müstağni gören ise,

 Harun Yıldırım = Kendini yeterli görene gelince;

 Hasan Basri Çantay = Amma (zengin olduğu için) kendisini müstağnî gören adam (yok mu)?

 Hayrat Neşriyat = (5-6) (Servetinin gurûruyla) kendisini (îmâna) muhtaç görmeyen kimseye gelince, işte sen (îmâna gelir de İslâma kuvvet verir mi diye) ona yöneliyorsun!

 İbni Kesir = Ama kendisini müstağni gören.

 Kadri Çelik = Ama kendini müstağni gören kimse olunca.

 Muhammed Esed = Ama kendini her şeye yeterli görene gelince,

 Mustafa İslamoğlu = Fakat, kendi kendine yettiğini sanan kimseye gelince:

 Ömer Nasuhi Bilmen = (5-6) Amma istiğnada bulunan kimseye gelince. İmdi sen ona teveccüh ediyorsun.

 Ömer Öngüt = Kendini sana muhtaç görmeyene gelince,

 Şaban Piriş = Ama, kendisini ihtiyaçsız görene..

 Sadık Türkmen = Kendisini yeterli gören kimseye gelince;

 Seyyid Kutub = Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince.

 Suat Yıldırım = (5-6) Ama irşada ihtiyaç duymayana ise, ona dönüp itibar ediyorsun.

 Süleyman Ateş = Kendisini zengin görüp tenezzül etmeyene gelince;

 Tefhim-ul Kuran = Fakat kendini müstağni (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan) gören ise,

 Ümit Şimşek = Öğüte ihtiyaç duymayan kimseye gelince:

 Yaşar Nuri Öztürk = O, kendisini her türlü ihtiyacın üstünde görene gelince,

 İskender Ali Mihr = Fakat kendini müstağni gören (bir şeye muhtaç olmadığını sanan) kimse.

 İlyas Yorulmaz = Kendini yeterli görene gelince,